Stj.Av. Zübeyde Arslan Yazdı; Barış İçin Akademisyenlere Hukuki Bir Bakış

Bildirinin Kısa Tarihi

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından hazırlanan ve Şubat 2017’de yayımlanan “Türkiye’nin Güneydoğusundaki İnsan Hakları Durumuna İlişkin Rapor”da yer alan şu ifadelerle başlayalım: “Temmuz 2015 ile Aralık 2016 arasında Türkiye’nin güneydoğusunda yürütülen güvenlik operasyonları kapsamında yaklaşık 2000 kişinin hayatını kaybettiği rapor edilmiştir. Edinilen bilgilere göre bu sayının içinde yaklaşık 800 güvenlik mensubu ve yerel halktan yaklaşık 1200 kişi bulunmaktadır ve bu 1200 kişinin içinde belirsiz sayıdaki kişinin devlete karşı şiddet içeren veya içermeyen eylemlere karışmış olabileceği öngörülmüştür. Aşırı güç kullanımı; öldürme; zorla kaybedilme; işkence; konutların ve kültürel mirasın yok edilmesi; nefrete teşvik; acil tıp hizmetleri, gıda, su ve geçim kaynaklarına erişimin engellenmesi; kadına karşı şiddet; ve düşünce ve ifade özgürlüğü ile siyasi katılım haklarının ciddi ölçüde kısıtlanmasına dair sayısız vaka belgelendirmiştir. En ciddi insan hakları ihlallerinin ise sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemlerde meydana geldiği rapor edilmiştir. Bu dönemlerde bazı yerleşim yerlerinin dünya ile bağlantısı bütünüyle kesilmiş ve hareketlilik günlerce, gece gündüz aralıksız kısıtlanmıştır.”

 Barış İçin Akademisyenler tarafından 11 Ocak 2016’da yapılan iki basın toplantısıyla kamuoyuna açıklanan ve yurtiçi ve yurtdışındaki üniversitelerden Türkiyeli 1128 akademisyenin imzasının bulunduğu “Bu suça ortak olmayacağız!” başlıklı bildiri bu koşullarda yazılmıştı. Erdoğan, bildiriyi imzalayanları “kendine akademisyen diyen bir güruh”, “sözde akademisyenler”, “aydın müsveddeleri” diye tanımlayarak “ihanet” içinde olmakla suçladı; “alenen terör örgütü yanında saf tutarak” hareket ettiklerini, olayın ifade özgürlüğüyle ilgili olmadığını söyledi. Ayrıca, “ilgili kurumlarımızın da anayasamıza ve yasalarımıza göre açık suç teşkil eden bu ihanet karşısında, anayasal ve yasal gereklerini yapacaklarına inanıyorum” diyerek savcıları göreve çağırdı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, imzacıları “mütareke döneminin sözde aydınları”na benzeterek eleştirdi. Ve ardından, imzacı akademisyenlerin bildiriyi yayınladıkları tarihten OHAL sürecine kadar, disiplin ve ceza soruşturmaları, kurum içi baskı/yıldırma (mobbing) uygulamaları, açığa almalar, işten çıkarmalar ve “medeni ölüm” pratikleri sistematik biçimde arttı.

Akademisyenlere Destek Açıklamaları

Bir grup üniversite öğrencisi bildirinin yayınlanmasından iki gün sonra “Bağzı Üniversiteliler” adıyla www.change.org üzerinden Barış İçin Akademisyenlere destek kampanyası başlattı. Bir haftanın sonunda destek imzası verenlerin sayısı 36.000’i geçmişti. İmzacı olmayan 611 akademisyen, hükümetin ve YÖK’ün tepkisini “yanlış ve kaygı verici” bulduklarını belirten bir bildiri yayınladı. 8355 yurttaş ve 86 kurum, “Barışa Destek” adıyla başlatılan kampanyada “Biz de bu suça ortak olmayacağız!” adlı metni imzaladı. Almanya’daki akademisyenlerin destek bildirisi (daha fazla imzacısı olduğu halde) sembolik olarak 1128 imzayla kamuoyuyla paylaşıldı. ABD, Avusturya, Belçika, Fransa, İngiltere, İsviçre ve 12 Kanada’da çok sayıda akademisyen tarafından destek metinleri açıklandı. Ve elbette bu saydıklarımız destek açıklamalarının yalnızca bir kısmıydı.

Soruşturmalar ve Ceza Davaları

İmzacı akademisyenler hakkında savcılıkların başlattığı ceza soruşturması dosyaları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nda toplandı. 1128 kişilik listedeki imzacılar “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçlamasıyla ifade vermeye çağrıldılar. Yaklaşık bir buçuk yıl süren soruşturmanın ardından iddianame hazırlandı ve 2017’nin Aralık ayında davalar başladı.

Bir basın toplantısında “Barış için Akademisyenler olarak can güvenliğimize ve meslek hayatımıza yönelen tüm tehditlere rağmen geri adım atmayacağımızı belirtmek istiyoruz. Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olmanın bize yüklediği sorumluluğa yakışır şekilde hareket edeceğiz. Hem ülkede özgür bir akademinin var olması, hem de kalıcı barışın sağlanması için tüm imkânlarımızla ve var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.” açıklamasını okuyan dört akademisyen hakkında 14 Mart 2016’da yakalama kararı çıkarıldı ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı ve ilk akademisyen tutuklamaları gerçekleşti. Akademisyenler, savcının duruşmada mütalaasını değiştirerek yargılamanın TCK 301. madde (Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama) uyarınca yapılmasını istemesi ve bu yargılamalar Adalet Bakanlığı’nın iznine tabi olduğundan, Bakanlık’tan izin istenmesine karar verilmesiyle Nisan ayında serbest bırakıldılar ve ancak 30.09.2019’da beraat ettiler.  Bahsedilen dört akademisyenden biri olan Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan savunmasında şöyle demişti: “Toplumsal sözleşmeye göre devlet, yurttaşın yerine getirdiği yükümlülükleri karşılığında her bir yurttaşın yaşam hakkı, barış hakkı, insan hakları ve diğer haklarını korumakla mükelleftir.”

Ceza davaları ise 5 Aralık 2017’de başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede akademisyenlerin bildiriyi imzalamak suretiyle Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesinde düzenlenen “terör örgütü propagandası yapmak” suçunu işledikleri ileri sürüldü. Suç isnadına konu olan şey “aynı bildiri metni” olmasına karşın, imzacılara farklı Ağır Ceza Mahkemelerinde “bireysel”  davalar açıldı. İstanbul’daki çeşitli üniversitelerden 150 akademisyenin yargılanmasıyla başlayan davalara giderek yenileri eklendi ve 10 Ocak 2019’a gelindiğinde, Barış İçin Akademisyenler tarafından derlenen verilere göre, en az 568 imzacı hakkında dava açılmıştı. Bu davaların 81’i sonuçlandı ve neticelerin tümünde imzacı akademisyenler “suçlu” bulunarak 15 ay ile 30 ay arasında değişen sürelerde hapis cezalarına mahkum edildiler.

Tamamlanan davalardaki en yüksek ceza olan 30 ay hapis cezası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya verilmişti. Şebnem Korur Fincancı, 19 Aralık 2018’de görülen karar duruşmasında, esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanını şu cümlelerle noktalamıştı: “Barış istemek suç değildir. Suçlamalarınızı kabul etmiyorum.”

AYM Süreci ve Günümüz

Yargılamalar ve tutukluluk halleri sürerken, Temmuz 2019 tarihine geldiğimizde, Anayasa Mahkemesi konusu “Bir grup akademiysen tarafından yayımlanan bir bildiriye imza veren başvurucuların terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına” ilişkin olan başvuruların “Genel Kurula Sevkine” karar verdi. İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri verdiklerinin ara kararlarda Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara vereceği kararı beklemeye karar vererek duruşmaları ertelediler.

26 Temmuz 2019’da Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladıkları için barış akademisyenlerinin “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. AYM’nin, kararıyla ilgili değerlendirmelerinde ve gerekçeli kararında şu ifadeler bulunuyor: Anayasa Mahkemesi, bir müdahalenin ifade özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığına karar vermede yetki sahibi olan (iç hukuktaki) son mercidir. AYM’nin hiç bir şekilde içeriğine katılmadığı sözler de ifade özgürlüğü kapsamında kalabilir. Bir ifade ya da açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilirken söz konusu ifadelerin doğru ya da rahatsız edici olup olmadıkları belirleyici olmaz. Devlete yönelik eleştiri sınırı bireylere göre çok daha geniştir.”

İhlal kararı neticesinde daha önce yapılan yargılamaların yenilenmesi kararı da doğmuştur. Halen yargılaması süren akademisyenler için emsal nitelik taşıyan ihlal ve yargılamanın yenilenmesi kararlarıyla birlikte kesinleşmiş cezalar bakımından, istinaf aşamasında olanlar için bozma kararı verilmesi, devam eden davalar için de beraat kararları söz konusu olmuştur. Bugün, AYM’nin ihlal kararı sonrası beraat eden akademisyen sayısı 110’u aşmıştır.

Yanıt Yazınız

Your email address will not be published.