Röportaj / Metin Lokumcu; Hopa’nın Öğretmeniydi, Deresiydi, Suyuydu
Bütün ömrünü halkı, doğası ve ülkesi için mücadeleye adayan, sömürünün olmadığı, eşit, özgür, adil bir ülke ve dünya mücadelesine öldüğü ana kadar devam eden Metin Lokumcu, 1956 tarihinde Zonguldak Kozlu ‘da dünyaya geldi. Eğitim okulundan mezun olduktan sonra öğretmenliğe başladı, Rize’de Eğitim Sen ve Özgürlük Ve Dayanışma Partisinin kurucuları arasında yer aldı. Hayatını kaybettiğinde ise Hopa’da Halkevleri ve diğer STK ‘larla birlikte Hes’ lere karşı çevre mücadelesine devam ediyordu.
Metin Lokumcu, Recep Tayyip Erdoğan’ın Artvin’in Hopa ilçesi mitingi öncesinde yaşanan eylemlerde polisin orantısız, anayasal bir hak olan basın açıklaması hakkını yok sayan düşmanca saldırısı, sıktığı tazyikli su ve biber gazı nedeniyle fenalaşarak kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmiştir.
Metin Lokumcu’nun katledildiği gün adeta bir savaşa hazırlanır gibi 8 farklı ilden çevik kuvvet polisleri getirilerek Hopa kuşatmaya alınmış ve şehir bilinçli olarak bizzat iktidar tarafından gerilmiştir. Hopa olayları esas olarak Hes’lere karşı onurlu bir mücadele veren, ülkesinin her karış toprağını, kurdunu, kuşunu, balığını, deresini savunan, ekoloji mücadelesinde bir adım dahi geri atmayan yurtsever Hopa halkına yönelik büyük bir provokasyondu. Hopa olayları ülkemizin taşına, toprağına, suyuna, emeğine göz diken yağmacıların, yağma düzeninin önünü açmak için buna karşı mücadele eden yurtsever halka yönelik sindirme ve ezme girişimiydi.
Yıllardır Metin Lokumcu cinayetinin aydınlatılmaması, dönemin İçişleri Bakanı, Emniyet Müdürleri ve diğer sıralı amirlerin yargılamaya dahil edilmemesi, iddianamenin hazırlanması için 8 yıl 8 ay beklenmesi, 10 yılın sonunda yargılamanın başlaması, Türk Tabipleri Birliği (TTB) nin Trabzon Adli Tıp Kurumunun hazırladığı ön otopsi raporunun aksine Lokumcu’nun ölüm nedeninin “biber gazına maruz kalma” olduğu yönünde düzenlediği raporun Adli Tıp Genel Kurulu tarafından Mayıs 2012 de onaylanmasına rağmen yargılamaya Asliye Ceza Mahkemesinde başlanması ise bunun kanıtı olsa gerek.
Gelinen aşamada, ailenin ve avukatlarının verdiği uzun mücadeleler sonuncunda, Asliye Ceza Mahkemesince görevsizlik kararı verilmiş olup, yargılama 20 / 21.12.2021 tarihlerinde Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden başlıyor.
Hukuk Ötesi olarak bizde bu duruşma öncesinde hem dayanışma duygularımızı iletmek hem de kamuoyunun yaşananlar hakkında hafızasını tazelemek amacıyla cinayetin işlendiği günden bugüne süreci dosyanın avukatlarından, Halkevleri Hukuk Sekreteri Av. Sercan Aran ile konuştuk. (Metin Hoca’mızın oğlu Ulaş Lokumcu ile tanıklardan Kamil Ustabaş sorularımızı Av. Sercan Aran aracılığıyla yanıtlamışlardır.)
Av. Eren Gönen & Av. Remzi Sardohan : Genel olarak Metin Lokumcu hakkında konuşmak istiyoruz öncelikle. Metin Lokumcu kimdir, ne iş yapardı, Hidroelektirik Santral’lere (HES) lere karşı doğa mücadelesinin neresindeydi?
Ulaş Lokumcu (Metin Lokumcu’nun oğlu): Metin Lokumcu 1956, Zonguldak doğumludur. Dedem madende çalışıp emekli olduktan sonra köyümüze yani Dereiçi Köyüne gelmiş, babam da onunla birlikte. 77 yılında Çaykur’da bir sene çalıştıktan sonra, o zamanlar Eğitim Okulları gibi bir ismi olan, adını net hatırlayamıyorum, bir okul varmış, orada eğitim görmüş ve öğretmen olmuş. İlk olarak Konya sonra Suşehri’nde çalışmış. O dönemler 80 darbesi oluyor ve orada mücadele ile geçiyor hayatı. 86 yılında da evleniyor. Eş durumundan dolayı Rize’ye geliyor. 90’ların başlarında Eğitim-Sen’in Rize Şubesinde kurucular arasında yer alıyor. Uzun yıllar Eğitim-Sen’de siyaset yapıyor. Sonra ÖDP’nin Rize şubesinin kuruluşunda yer alıyor. 2003 yılında da emekli olup memleketine dönüyor. Memlekete döndükten sonra Kemalpaşa’da, Hopa’da çeşitli stklarda görev alıyor. Aynı dönemlerde de Karadeniz’de HES’ler gündeme geliyor. HES’lere karşı mücadelede de elbette aktif rol oynuyor. Bizim köyümüz olan Dereiçi Köyü’ne yapılmak istenen HES projesi için köyümüze yerleştirilen debi ölçüm cihazlarına zarar verdiği gerekçesiyle sürekli ifade vermek zorunda bırakılıyordu. Böyle, mücadele ile dolu bir hayatı oldu babamın, 31 Mayıs’ta da bildiğiniz üzere vefat etti.
Av. Eren Gönen & Av. Remzi Sardohan : 31 Mayıs 2011 gününden bahsedelim şimdi de. O gün nasıl bir gündü? Siyasi atmosfer nasıldı, bölgede nasıl bir iklim vardı? Maalesef Metin Lokumcu’yu kaybettik o gün, bu üzücü olay nasıl meydana geldi?
Kamil Ustabaş (O gün olay yerinde tanıklardan) : 2011 yılı hes, maden arama, barajlarla doğanın katledilmeye başlandığı yaşam alanların tahrip edildiği bir dönemdi. Bu saldırılar karşısında kent doğa mücadelelerin yükseldiği, hak alma mücadelelerinde halkın kendi örgütlülüklerine sarıldığı bir dönemdi. İktidar açısından Hopa kanayan bir yara idi. O yıl içerisinde ÖSYM şifre skandalları ile soruların çalındığı dönemde bakan Hayati Yazıcı Hopalı gençler tarafından şifre dağıtmaya mı geldin diyerek Hopa’ dan kovulmuş, Yazıcı esnaf ziyareti yapamamıştı. Faruk Çelik barajlarla doğanın tahrip edilmesinin sorumlusu olarak, akp ilçe binasının önünde konuşturulmamış, Hopalılar tarafından kovulmuştu. Neoliberal politikaların uygulanmasında sorumlu olan kim varsa, hak mücadelelerinde örgütlü Hopa halkı tarafından kovulmuştu. 31 Mayıs 2011 günü Hopalılar çayda kota ve kontenjana son. Hes ‘lere hayır basın açıklaması için Hopa meydanında horonlarla basın açıklaması saatini beklerken, yaklaşık 8 kentten getirilen kolluk kuvvetlerinin saldırısı ile karşılaştık. 4 koldan bize saldırdılar ve Metin Lokumcu maruz kaldığı biber gazından fenalaştı, hastaneye kaldırıldı ama hastaneden acı haberi aldık bir kaç saat geçmeden.
Av. Eren Gönen & Av. Remzi Sardohan : Medyadan okuduğumuz kadarıyla Adli Tıp Kurumunun iki farklı çelişkili raporu var. İlk raporda Metin Lokumcu’nun kimyasal maddeden kaynaklı olarak hayatını kaybettiği yazıyor, ikinci raporda ise kalp krizi, bu konuyu biraz açabilir misiniz?
Av. Sercan Aran: Hukuken çelişkili iki rapordan bahsedemeyiz esasen. 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu 16.12.2011 tarihli raporunda ölüm ile biber gazı arasında nedensellik bağı kurmuyordu. Bu rapor üzerine meslektaşlarımız tarafından TTB’den ölümle biber gazı arasında nedensellik bağının bulunduğuna ilişkin özel bir rapor alıyorlar ve bu raporla birlikte 1. İhtisas kurulunun raporuna itiraz ediliyor. İtiraz üzerine dosya bir üst merci olan Adli Tıp Genel Kurumu Genel Kurulu’na gönderiliyor. Genel kurulda yaptığı değerlendirme neticesinde gaz kullanan personelin Metin Lokumcu’nun ölümünde sorumlu tutulabileceği ve bir nedensellik bağı olduğu tespiti yapılıyor bunun üzerine de dosyaya bakan savcı sıralı amirler ve o gün gaz kullanan personel hakkında iddianame tanzim ederek dava açıyor.
Raporun sonuç bölümü:
“kişinin kronik kalp damar hastası olduğu, kronik kalp damar hastalığı bulunan kişinin ölümünün kendisinde mevcut kalp damar hastalığının olayın efor ve stresi ile aktif hale geçmesi sonucu meydana gelmiş olduğu, yakın mesafeden yoğun olarak ortho chlorobenzalmalononitrilo CS gazına maruziyeti olduğunun kabulü halinde, bu maruziyetin de kendisinde mevcut kalp damar hastalığının aktif hale geçmesinde efor ve stres faktörüne ilave faktör olarak kabul edilmesi gerektiğinin bildirildiği, müşteki vekilinin Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyine yapılan başvurusu üzerine Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyinin 10/02/2012 tarihli raporunda müteveffanın ölümüne neden olacak düzeyde kalp hastalığının ya da koah düzeyinde bir akciğer hastalığının olmadığının, otopsi raporunda kişinin kendisinin mevcut hastalık nedeniyle ölmediği varsayımından hareketle stresli bir ortamda kimyasal gaza maruz kaldığının, kimyasalın ön planda solunum sistemi üzerindeki etkisiyle oluşturduğu akciğer hasarı, asfiksi, solunum yetersizliği, asidos ve daha küçük bir olasılıkla sebep olabileceği ani hipertansif krizle birlikte gelişen akciğer ödemi ve tüm bu sayılan mekanizmaların tetikleyebileceği ventriküler fibrilasyon olduğu belirtilerek ölüm ile kimyasal gaza maruz kalma arasında nedensellik ilişkisi olduğuna ilişkin kanaatin belirtildiği, olaya ilişkin olarak alınan bilirkişi raporunda olay yerinde gaz kullanan personelin müteveffanın ölümünden sorumlu tutulabileceklerinin belirtildiği,”
Av. Eren Gönen & Av. Remzi Sardohan : Dava süreci hangi aşamada şimdi, yine bildiğimiz kadarıyla dosya yaklaşık 10 yıl sonra Ağır Ceza Mahkemesine taşındı, bu gecikmenin nedeni neydi?
Av. Sercan Aran: Bu gecikmenin sebebini hukuken açıklamak olanaksız. Çünkü; Adli Tıp Genel Kurul raporu 24 Mayıs 2012 tarihli ama dosya yıllarca bekletiliyor savcılıkta. Metin Lokumcu’nun ölümünün biber gazı ile bağlantılı olduğu gerek TTB’nin gerekse de Adli Tıp Genel Kurulunun raporuyla 2012 yılında ortaya konulmuşken yıllarca dosya açık olarak bekletiliyor. Maalesef ülkemizde, devlet eliyle işlenen işkence, kötü muamele ve öldürme vakıalarında soruşturmalar ya kapatılıyor ya da Lokumcu Davası’nda olduğu gibi yıllar sonra açılıyor. Yıllar içinde sanıkların yüzleri bile değişmiştir. Hala görebilmiş dahi değiliz sanıkları. Biri itiraz etse o ben değilim diye 10 yıl önceki haliyle şu anki halinin karşılaştırılmasını yapmak çok zor olacak. Bu anlamda yargılama gerçekten bir yargılama olsun diye açılmış bir davadan çok uzak. Ancak biz Metin Lokumcu’nun katledilmesinin faillerinin en ağır şekilde cezalandırılmaları için hukuk mücadelesini sürdüreceğiz.
Av. Eren Gönen & Av. Remzi Sardohan : Yine medyadan gördüğümüz kadarıyla olay günü meydanda çekilmiş kolluğun ve bir sivil şahsın orantısız gaz kullandığına dair yeni görüntüler ortaya çıktı, bu yeni görüntüler yargılamanın seyrini değiştirir mi sizce?
Av. Sercan Aran : Görüntüler yeni değil aslında. Hopa’da yaşananlardan sonra dosyaya emniyetin çektiği görüntüler giriyor. Ancak bu görüntüler savcılık tarafından yıllarca incelenmiyor. Bizler dava açıldıktan sonra görüntüleri temin ettik ve izlemeye başladık. Binlerce saate varan görüntüler var. Bu anlamda bir çok meslektaşımız ile birlikte bu görüntüleri izliyoruz. Önemli gördüğümüz kısımları kamuoyu ile paylaşıyor avukat arkadaşlarımız. Son video da onlardan biri. Bugün de Metin Lokumcu’nun “Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek” sloganını atarken görüntüsünün olduğu bir videoyu paylaştık kamuoyu ile. Görüntülerle ilgili ayrı bir çalışma yapmayı hedefliyoruz, sanıklar önce suyla müdahale edildiğini, grup dağılmayınca biber gazı kullanıldığını iddia ediyor ama görüntülerde insanlar horun teperken bir anda hem tazyikli suyla hem de biber gazları ile alana 4 koldan müdahale edildiği görülüyor. Bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün nasıl dağıtılacak ve orantılı gücün nasıl kullanılacağı yönetmeliklerde tanımlanmış. Bu bağlamda kolluk şu yöne doğru dağılın dahi demiyor ve alanın 4 ayrı noktasından hem biber gazıyla hem de suyla müdahale ediyor. Bu sebeple de niyetin toplanan insanları dağıtmak olduğundan bahsedemeyiz. Metin Lokumcu da maalesef polisler bu niyette olmadığı için o gün öldü.
Av. Eren Gönen & Av. Remzi Sardohan : Yargılama esnasında usulsüzlüklerle karşılaştınız mı peki? Karşılaştıysanız bu usulsüzlükler nelerdi?
Av. Sercan Aran : Maalesef karşılaştık. İlk olarak dava Hopa’dan güvenlik gerekçesiyle kaçırıldı. Trabzon’a taşındı. Güvenlik gerekçesinin ne olduğunu halen bilmiyoruz. Hopa emniyetinin biz burada bu dava görülürse güvenlik alamayız diye bir yazısı ile yok dosyada. Mahkeme hakimi kendi kendine güvenlik sorunu ortaya atıyor ve nakil talep ediyor. Hopa’da alınamayan, güvenlik tedbiri Trabzon’da nasıl alınacak anlayamıyoruz. Eğer devlet yetkilileri diyorsa biz Hopa’da güvenlik alamayız maalesef bu bir aciziyetin göstergesidir.
İkinci olarak Trabzon’da yargılama asliye ceza mahkemesinde başladı. Burada biz sanıklar duruşmaya getirilsin dedik mahkeme bu talebimizi reddetti. 10 yıl sonra bir yargılama başlamış hangi sanık kimdir bilemiyoruz, görüntüleri izliyoruz emir veren, “devletin gücünü gösterin” diyen “daha sert vur öldür öldür” diye sesi gelen kolluk personelleri var bunlar sanık mı dosyada değil mi onları dahi bilemiyoruz sanıkları dahi görmediğimiz için. Bu da yaşadığımız ikinci büyük hukuksuzluktu. Asliye ceza mahkemesi en azından dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi talebimizi kabul etti. Ağır Ceza Mahkemesi sanıkların SEGBİS yolu ile duruşmaya bağlanmalarına karar verdi. Hukuken hatalı bir karar, buna da itiraz edeceğiz yarın duruşmada. Çünkü o sanıkları görmeden, jest ve mimiklerini inceleyemeden sorgulayamayız, görüntüleri bu sanıklara gösteremeyiz.
Av. Eren Gönen & Av. Remzi Sardohan : Son olarak Metin Lokumcu davası hakkında kamuoyuna neler söylemek istersiniz?
Av. Sercan Aran : Metin Lokumcu, Hopa’nın öğretmeniydi, deresiydi, suyuydu. Onu elimizden aldılar ama Hopa öğretmensiz değil. Genç Metin’ler ondan devraldıkları bayrakla mücadelesini sürdürüyor, deresine, suyuna sahip çıkıyor. Şimdi ise bıkmadan, geri çekilmeden, acımızı yüreğimize gömüp, katillerden hukuk önünde hesap sorma zamanı. O yüzden de ben buradan deresine, suyuna, doğasına sahip çıkan herkesi Trabzon Adliyesi’nde bir kez daha davet ediyorum.
Av. Eren Gönen & Av. Remzi Sardohan : Sorularımıza verdiğiniz yanıtlar için teşekkür ediyoruz. Adalet İçin Hukukçular olarak Metin Lokumcu’yu katledenleri lanetliyor, adaletin için verdiğiniz mücadelenin yanında ve en güçlü şekilde dayanışma içinde olduğumuzu tekrar belirtmek istiyoruz. Adalet İçin Hukukçular olarak bizler de 20. – 21.12.2021 tarihlerinde yapılacak duruşmalara katılacağız. Bu vesile ile tüm duyarlı kamuoyunu dayanışmaya çağırıyoruz.