Röportaj | Konut Ve Barınma Hakkı Anayasa İle Güvence Altına Alınan Temel İnsani Gereksinimdir!

Röportaj | Konut Ve Barınma Hakkı Anayasa İle Güvence Altına Alınan Temel İnsani Gereksinimdir!

Eylül ortalarında üniversitelerin yüz yüze eğitime yeniden başlamasıyla öğrenciler korkunç bir pahalılıkla karşı karşıya kaldı. Bir buçuk sene salgın dolayısıyla okullardan uzak kalan öğrenciler, okula döneceklerini zannettiği vakit de ev kiralarının ve yurt ücretlerinin pahalılığı karşısında yeni bir engelle karşılaştı. Bunun sonucunda da Anayasal bir hak olan barınma hakkını savunmak için öğrenciler birçok ilde “barınamıyoruz” diyerek parklarda, meydanlarda gece nöbetleri tutmaya başladı ve taleplerini bu şekilde dile getirdi. Birçok sivil toplum örgütünün ve halkın desteğini gören bu nöbetlere karşılık öğrencilerin talepleri hükümet yetkililerince “yurt provokasyonu” denilerek yok sayıldı.

İçişleri Bakanı tarafından barınma eylemlerini gerçekleştiren öğrencilerin çoğunun öğrenci olmadığı ve sol marjinal gruplarla ilişkili olduğuna dair açıklamalar yapıldı. Ancak özellikle büyük şehirlerde ki üniversitelere yerleşen öğrencilerden ev kiralarını karşılayamadığı ve yurt ücretlerini ödeyemediği için üniversite kaydını dondurmak zorunda kalanlar oldu.

Son günlerde yeniden gündemin ilk sıralarına yükselen Barınamıyoruz mücadelesi Akp / Saray iktidarın sert müdahaleleri ile karşılaştı ve onlarca arkadaşımız Ankara’ya girmek isterken polis şiddetine maruz kalmış ve gözaltına alınmıştı.

Öğrenci Sendikası

Bu hukuksuz uygulamalara karşı Hukuk Ötesi olarak barınma hakkı ve verilen mücadelenin anayasal ve yasal dayanağı üzerine Av. Ümran Hakverdi ile konuştuk.

Hukuk Öğrencisi Hakan Akay: Barınma hakkının kapsamı nedir ve mevcut anayasada barınma hakkı güvence altına alınmış mıdır?

Av. Ümran Hakverdi: Barınma hakkının kapsamı, temel ihtiyaçların karşılanabildiği ve insan haysiyetine yakışır biçimde yaşanabildiği bir çerçeve ile ifade edilebilir. Temel bir hak olan barınma hakkının temeli, sağlıklı bir konutta yaşayabilmektir. Yaşanan sağlıklı bu konut aynı zamanda konum açısından elverişli olan, kültürel sürdürülebilirliği ve güvenliği güvence altına alan bir konuttur.

Mevcut anayasamızda, konut ve barınma hakkı,

“Herkes temel insani gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve barınma hakkına sahiptir.”

şeklindeki düzenleme ile güvence altına alınmıştır.

Devlet yoksun ve ötekileştirilmiş kesme dair gerekli tedbirleri almak zorundadır. Bu tedbirler yalnızca düzenleme şeklinde olmamalı, yerine getirilmelidir. Bu hak tüm yurttaşlar için öngörülmüş olup devletin hakkı sunmakta inisiyatifi bulunmamaktadır.

Hukuk Öğrencisi Hakan Akay: Mevcut yasalar çerçevesinde, acil önlemler ve kararlar alınarak barınma sorunu çözülebilir mi, böyle bir imkan var mı?

Av. Ümran Hakverdi: Barınma hakkı, devletin gerekli tedbirleri alması gereken, pozitif yükümlülüğü olan bir kapsamdadır. Devlet acil önlemler dahil olmak üzere hakkı korumak adına gerekli tüm tedbirleri alabilecektir. Bu durum, Anayasa ile devlete yüklenmiş bir sorumluluktur. Kentleşme, sanayileşme ve işsizlik gibi sorunlarla ekonomik dengenin kaybolduğu zamanlarda devlet çözümler üretmek zorundadır.

Mevcut barınma sorunun çözümü için işlevsel pek çok çözüm üretilebilir. Bu çözümler devletin yükümlülüğü olup alınacak acil çözümler için dahi hukuki bir engel mevcut değildir. Bu hak eğitim hakkı ile de yakından ilgili olup bu hususta İçişleri Bakanlığı, Aile ve Çalışma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve hatta Yükseköğretim Kurumu başta olmak üzere kurumlar sorumluluk altındadır.

Hukuk Öğrencisi Hakan Akay: Barınma hakkından mahrum bırakılan öğrenciler, hem bu durumu protesto etmek için hem de taleplerini dile getirmek için parkta, sokakta, kampüste mücadele ediyor; buna karşılık devletin cevabı ise çevik kuvvet polislerini alana yığıp gözaltı yapmak oluyor. Siz bu gözaltı uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka bir hak gaspı daha ortaya çıkmış olmuyor mu?

Av. Ümran Hakverdi: Barınma hakkına ve aynı zamanda eğitim hakkına kavuşmak isteyen öğrenciler, devletten yükümlülüğü yerine getirmesini istemekte. Bu istem, Anayasa ile tanınan bir hakkın talebi olup aynı zamanda yine Anayasal dilekçe hakkının da kullanımıdır. Bu hak istenmeye tabi olmaksızın tüm tedbirlerle sunulması gereken bir hak olmasına rağmen öğrencilerin talep sunması halinde dahi yerine getirilmiyor.

İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi zorunlu istemlerle bu hakkın talebi, 2911 sayılı kanuna muhalefet ve polis şiddeti ile karşılık bulmakta. Ankara ilinde son yıllarda yapılan neredeyse tüm toplantı ve gösteri yürüyüşler, planlanan zamandan henüz birkaç saat önce alınan bir Valilik yasağı ile engellenmektedir. Bu engellemeler, eylemci sayısının birkaç kat fazla çevik kuvvet kolluk personelinin alana getirilmesi, alan çevresinin Emniyete ait otobüslerle kapatılması, eylemcilerin fiili gözaltına alınması ve sonrasında darp ve ters kelepçe ile gözaltına alınması ile vuku buluyor.

Kolluk kuvvetleri, öğrencilerin Anayasal hakkını kullanmasını engellemekte, oluşmayan suç hakkında işlem yapmakta ve hukuka aykırı eylemlerle ayrıca suç işlemektedir. Kolluk kuvvetlerince diğer yetkili merciilerce Anayasa ve AİHS ile koruma altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile ifade özgürlüğü ihlalleri gerçekleştirilmektedir.

Hukuk Öğrencisi Hakan Akay: İçişleri Bakanı tarafından barınma eylemlerindeki öğrencilerin sol marjinal gruplarla ilişkili olduğu açıklaması yapılarak öğrenciler hedef alındı, öğrencilerin aileleri emniyet mensuplarınca telefonda aranılarak tehdit edildi. Bu tür hedef gösterme ve tehditlerin hukuki karşılığı nedir?

Av. Ümran Hakverdi: Barınma hakkı, kişi özelinde düzenlemeye tabii tutulabilecek bir hak olmayıp devlet erklerinin bu konuda herhangi bir kriter belirlemesi söz konusu olamaz. Bizatihi İçişleri Bakanınca bu tür söylemlerde bulunulması, hakkın bizzat devlet eliyle ihlal edildiğini, Anayasa ile güvence altına alınan hakkın sunulmasında keyfi ve kişiye bağlı birtakım işlemlerin gerçekleştirildiğini açığa vurmaktadır. Bu konuda, sağ gruplara yakın öğrencilere barınma hakkının sunulmasında yasal olmayan çeşitli kolaylıklar sağlandığını bilmekteyiz.

Kolluk kuvvetlerinde üniversite öğrencisi olan kişilerin ailelerinin aranması suçtur. Kolluk personeli, ancak kişinin onayı doğrultusunda, istediği kişiye, gözaltına alınan veyahut tutuklanan kişinin yakınına haber verebilir. Onay olmaksızın yapılan her arama suçtur.

Öğrencilerin ailelerinin aranması kişisel verilerin korunması hakkında kanunun ihlali niteliğindedir. Görev ve yetkilerini aşarak öğrencilerin ailelerini arayan, keyfi biçimde davranan kolluk kuvvetleri Türk Ceza Kanununda düzenlenen görevi kötüye kullanma, huzur ve sükûnu bozma, öğrencilerin protestolara katıldıklarını ailelerine bildirerek özel hayatın gizliliğinin ihlali suçunu işlemektedir.

Ankara Girişi

Hukuk Öğrencisi Hakan Akay: 12 Aralık günü çeşitli illerden öğrenciler Ankara’da Ulus meydanın buluşup taleplerini tekrardan dile getirmek istedi ancak 90’a yakın öğrenci gözaltına alındı. Bu gözaltıların gerekçesi neydi?

Av. Ümran Hakverdi: 12.12.2021 tarihinde 90 öğrenci, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna Muhalefet etme suçlaması ile gözaltına alındı. Gözaltına alınan öğrencilere, yöneltilen soru;

“…..12.12.2021 Pazar günü saat 12.0 dan itibaren ilimizin yaya trafiğinin en yoğun olduğu ana arterlerden biri olan Çankaya ilçesi Yüksel caddesi ile Konur sokak üzerinde eş zamanlı toplandıktan ve üzerinde “BİZİ REZİL BİR GELECEĞİN KÖLESİ SANDILAR AMA YANILDILAR” ibaresi yazılı pankart astıktan sonra “İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ” şeklinde sloganlar atmak suretiyle Atatürk Bulvarı İstikametine doğru yürüyüşe geçildiği tespit edilmiştir.

Bunun üzerine yapılan eylemin hukuka aykırı olduğu ve bu nedenle dağılmanızı gerektiği, dağılmadığınız takdirde zor kullanacak dağıtılacağınız, yakalanarak hakkınızda işlem yapılacağı konusunda ikazlar yapılmıştır.

…Bu sebeplerle 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna Muhalefet suçundan ifadenizi veriniz.”

şeklinde idi.

Ancak yöneltilen bu soru içeriği gerçeği yansıtmamakla birlikte hukuka aykırıdır. Zira toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı Anayasal bir hak olup herhangi bir bildirim şartına bağlanmamıştır. Bu sebeple Valilik onayına ya da yasağına da tabii değildir. 12.12.2021 tarihinde bir araya gelen öğrenciler suç içermeyen pankart ve sloganlar ile bir araya gelmeye çalışmışlar, kolluk kuvvetlerince bir araya dahi gelmelerine izin verilmeksizin, henüz hak kullanımına dahi başlanılmadan ikazda bulunulmaksızın darp edilerek ve ters kelepçe ile gözaltına alınmışlardır.

Hukuk Öğrencisi Hakan Akay: Sizce avukatlar bu ve buna benzer uygulamaların önüne geçebilmek için nasıl mücadele edebilir? Barolar böyle bir mücadele için ne gibi olanaklar sunuyor?

Av. Ümran Hakverdi: Son olarak 12.12.2021 tarihinde Ankara ilinde 90 öğrencinin gözaltına alınması ile kolluk personelince ve devlet eliyle suç işlenmiş, bu hususta ters kelepçe ve darp ile gözaltına alınan öğrenciler adına hep bu işlemlerden hem de Anayasal hakkın kullanımının engellenmesinden tarafımızca suç duyurusunda bulunulmuştur. Yapılan bu suç duyuruları mevcut yargı pratiğinde işlevsel bir noktada yer almasa da var olan Anayasal hakkın korunması ve kullanabilir olması açısından önemli bir noktada yer almaktadır. Bu sebeple, hukukçular olarak Anayasal hakkı henüz kullanmadan elinden alınan öğrencilerin suç duyusunda bulunmalarını önermekte ve istemekteyiz. Bu suç duyuruları, devlet eliyle üzeri örtülmeye çalışılan hak gasplarının ve ihlallerin görünür kılınması açısından önemli bir noktada yer almakta.

12.12.2021 tarihli gözaltı sürecinde, Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi anılan gün gözaltı sürecini takip etmek adına görevli personel göndermiştir. Görevli personelce gözaltına alınan kişilerin darp, hakaret ve diğer hukuka aykırı işlemlere dair şikayetleri alınmış, raporlanmıştır.

Baro bünyesinde yer alan İnsan Hakları Merkezinin söz konusu raporlamaları ve şikayetleri, baro eliyle şikayete konu etmesi ve sürecin takipçisi olmalıdır. Baro bünyesinde bulunan bu merkez etkin olması halinde hak ihlallerinin takip edilmesi olanağına sahiptir. Yine Baro bünyesinde “Toplumsal Dava Komisyonu/ Merkezi” şeklinde bir merkez kurulması halinde, meydana gelen Anayasal hakkın ihlali mahiyetinde olan toplu gözaltılara müdahale etme ve sürecin takipçisi olmaya dair etkin bir yol izlenebilecektir. Bu hususta Ankara Barosu yönetimine sunulmuş mevcut bir talebimiz vardır.

Emeklerinize teşekkür ederim.

Hukuk Öğrencisi Hakan Akay: Bize zaman ayırdığınız, sorularımızı yanıtladığınız ve barınamıyoruz mücadelesine verdiğiniz destekleriniz için biz de sizlere teşekkür ediyoruz.