Av. Tuncay Koç Yazdı; TBB Seçimi / Ölümü Alkışlamak

Her otoriter ya da  totaliter rejimde olduğu gibi, AKP iktidarı da hukuktan hoşlanmıyor. Yargı ve savcıları idari ve siyasi olarak kendisine bağladığı için, geriye yargının tek bağımsız unsuru avukatlar kalıyor. Son yıllarda iktidarın Barolarla daha fazla uğraşmasının nedeni bu. Aynı zamanda meslek örgütlerinin en güçlülerinden olan Baroları ehlileştirebildiği oranda, diğer meslek örgütlerini de hizaya sokmakta güçlük çekmeyecek. İktidar, TMMOB’a bağlı odaların gelirlerini zaten Gezi İsyanından sonra önemli ölçüde kesmişti. Geriye vekalet  pul paralarından müteşekkil gücüyle Barolar kaldı. O güç de Metin Feyzioğlu (bundan sonra avukat camiasında anıldığı kısaltmayla MF olarak anılacaktır)  sayesinde Baro binası yapmaya indirgendi. Yani Barolar Birliği’nin gücü sadece bir müteahhit  düzeyinde artık.

Bu hafta sonu Barolar Birliği seçimleri var. Kuruluşundan 52 yıl sonra TBB önemli bir seçim kavşağında bulunuyor. İktidar için hukuk önemli bir aygıt durumunda. 

Geçen yıl, Avukatlık Kanundaki değişen maddelerle büyük kentlerde 2. Baronun önü açılmış, delege sayılarıyla oynanmıştı. Buna karşın çok sayıda Baro Başkanı TBMM önünde gecelemiş ama bir fayda sağlamamıştı. 

Mevcut Başkan MF, seçimlerde yine aday. Karşısına ise değişik muhalefet kesimlerinin ortak adayı Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan çıktı. Peki bu sürece nasıl gelindi, onu kısaca hatırlamakta yarar var. Çünkü hayatın karmaşası içinde yaşananları unutuyoruz. 

DÖNÜŞÜM 

Avukatların çatı örgütü Türkiye Barolar Birliği’nde 2013 Mayıs’ında  TBB seçimlerine gidilirken, o zaman ki TBB Başkanı  Vedat Ahsen Coşar, iktidarın dümen suyuna girmiş, hukuksuzluklara karşı ses çıkartmaz olmuştu. Buna karşın MF muhalif bir söylemle, hukuk devletini tesis etme iddiasıyla aday olmuş, iktidar tarafından “uslu avukat, uyumlu Baro istendiğini” belirterek buna karşı çıkmıştı. Ahsen Coşar’a karşı seçilen MF oldu.  Seçildikten 5 gün sonra patlayan Gezi Direnişi’ne de aktif müdahil oldu. Hatta “Türkiye Ağaca Neden Sarıldı” adlı TBB yayınları tarafından bir kitabın çıkarılmasına öncülük etti. 

2014 yılında Danıştay’da törende Erdoğan’ın yüzüne karşı yaptığı siyasi eleştiriler “edepsizlik” tartışmasına yol açtı ve o zaman Başbakan konumunda olan R.T Erdoğan, töreni terketti. MF, o ana kadar  yaşanan hukuksuzluklara düşük perdeden de olsa tepki gösterebilmiş hatta ismi 2014 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için “adaylar” arasında bile sayılmıştı. 

Buna karşın ilerleyen zaman diliminde  Barış Akademisyenlerine “Mütareke aydınları”  demesi, öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin cenazesine katılmadan morg önünde poz verip geri dönmesi kendisi hakkında soru işaretleri doğmasına yol açtı. Ancak MF’nin iktidara karşı tüm muhalefetini bitiren olay, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimiydi. Elbette bir Birlik Başkanının, bir avukatın darbenin karşısında olması, yasal hükümetten yana tavır alması gayet normaldi. Ancak, TBB Yönetim Kuruluna haber vermeden Saraya gitmesi hatta 1 Eylül Adli Yıl Açılışına Saray’da katılmayı önermesine kimse anlam verememişti. Feyzioğlu o tarihten sonra farklı bir frekansa geçti. Artık iktidardan ve uygulamalarından övgüyle bahsediyor, kendisini eleştirenlere de iktidar ağzını kullanarak “Fetöcü”, “bölücü” diyordu.  

16 Nisan Anayasa Referandumu kapsamında “Hayır” kampanyaları düzenledi. Bunun için Anadolu’da yoğun mesai harcadı. Referandumda “Hayır” kampanyası nedeniyle MHP’den ihraç edilmiş Meral Akşener’e, CHP’ye engeller çıkarılırken MF’ye hiçbir engel çıkarılmıyordu. Avukatların büyük çoğunluğu, yeni sistemin garabetlerini gördüğü  için “Hayır” kampanyası yapan MF, düşen prestijini bir parça toplama fırsatı yakaladı. Bu sayede referandumdan 3 hafta sonra gerçekleşen 2017 yılı TBB seçimlerine tek aday olarak girme imkanı buldu.  Feyzioğlu çokça eleştirilmesine rağmen, kimse karşısına rakip olarak çıkmadı. AKP ve MHP’ye yakın Barolar da Feyzioğlu’nu destekledi, muhalif Barolar da. (sandıkta 486 oy kullanıldı. 66 boş oy,  bir geçersiz pusula çıktı) Bu arada avukatlar tutuklanıyor, Olağanüstü Hal dönemi KHK’ları ile binlerce insan işten atılıyordu. Bunu protesto etmek için açlık grevi yapan 2 kişi hakkında Feyzioğlu “ Nuriye ile Semih’i evlat edinecek bir sempati içinde olmamı kimse benden beklemesin”  demekte beis görmüyordu. Avukatlara sahip çıkmıyor, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmuyor, meslek sorunlarıyla  ilgili tek kelime etmiyor, sanki Tarım Bakanıymış gibi çay üreticilerini ziyaret ediyor, fındık sorunlarını konuşuyor, Savunma Bakanıymış gibi Suriye sınırına gidip sıcak alanlarda pozlar veriyordu. Avukatlar arasında yayılan işsizlik, adliyede yaşanan sorunlar MF’nin gündemine giremiyordu.  Hukuk devletinden değil “milli” olmaktan” söz ediyordu. Kozağaçlı ve arkadaşları, yargılandıkları davada hak ihlalleri nedeniyle  açlık grevindeyken, MF tost yapıp videosunu paylaşmakta sakınca görmüyordu.. 

Feyzioğlu’na karşı avukatların gösterdiği sabır, halen tutuklu bulunan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın babasının defin günü taştı. Kozağaçlı, babasının cenazesine sadece 5 saat izinle ve elleri kelepçeli olarak katılabilmişti. Bu olay, avukat dünyasında infial yarattı.  Duruma tepki göstermesi, hatta çözüm üretmesi gereken TBB Başkanı ise, ertesi gün AKP Rize İl Başkanlığını ziyarette bulunup çay içiyordu.  Bu olaylardan sonra Antalya Barosu TBB delegeleri, 31 Ocak 2019 günü bir açıklama yayınlayarak Feyzioğlu’nu istifaya davet etti. Ardından Adana, Mersin, İzmir, Bursa, Ankara delegeleri de harekete destek verdi ve gözler İstanbul Barosu’na çevrildi. İstanbul Barosu, beklenen açıklamasında “eksen kayması” tespiti yapmış, ağır eleştirilerde bulunmuş, ancak Feyzioğlu’ndan istifa talep etmemişti. Böylece sürecin önü de kesilmiş oluyordu. 

TBB’nin Mayıs 2019 Mali Genel Kurul’unda çok sayıda delege, Feyzioğlu ve ekibini eleştirmiş ve yönetimini ibra etmemişti. İstanbul Barosu’nun ibra etmesiyle çoğunluk sağlanmış ve MF bir kez daha kurtulmuş oldu.  Bundan bir ay sonra ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “avukatlara yeşil pasaport” haberini ekranlarda coşkuyla alkışlamasıyla gündeme gelecekti. 

2019 Adli Yıl açılışının Saray’da yapılmasını 11 Baro, yargı bağımsızlığına aykırı bulup  protesto ederken, MF törene katılıyor ve bir de “Vatan söz konusu ise gerisi teferruattır” diye bir konuşma yapıyor, devleti oluşturan hukuk düzenini teferruat olarak adlandırmaktan geri durmuyordu. Böylece 2014 Danıştay Töreninden sonra Erdoğan’la beraber katıldığı bir törende ilk defa konuşma fırsatını da yakalıyordu. 

MF’nin hallerine artık tahammül edemeyen 12 Baro, 8 Kasım 2019’da yazılı başvuruyla TBB’yi Olağanüstü Genel Kurul’a çağırıyordu. TBB Yönetim Kurulu, 6’ya karşı 3 oy ile üstelik Avukatlık Kanunu 115/2 fıkrasına açık bir aykırılıkla talebi reddediyordu.  Bu hukuksuz karara karşı ise ne yazık ki 12 Baro hiç bir şey yapmadı.  

KOPUŞ 

Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan’ın Diyanet İşleri Başkanı hakkında 2020 Haziran ayında laiklikle ilgili yaptığı açıklama,  iktidar tarafından fırsat bilinerek Baroların konumu tartışmaya  açıldı. Çoklu Baro ve TBB’nin delege yapısı gündeme getirildi. Bunun üzerine neredeyse tüm Barolar ayaklandı. 22 Haziran’da Baro Başkanları Ankara’da Meclis’e yürümek üzere buluştu. İktidar, 60 Baro Başkanı’nı kanunlara aykırı şekilde tam 36 saat fiili gözaltında tuttu. Bu müdahaleye karşı Baro Başkanlarının geliştirebildikleri tek tepki, olay mahalline gelen MF’ye sırtlarını dönmek oldu. Türkiye’deki o gün 135 bin avukatı (bugün avukat sayısı 155 bin civarındadır.) harekete geçirecek bir “eylem” kararı  alınamadı. CMK, adli yardım ve duruşmalara girmeme gibi “yaptırımlar” gündeme bile gelmedi. Baroların basiretsizliğini bu şekilde test eden AKP iktidarı, eşitlik ilkesine ve Anayasa’nın 135. Maddesine aykırı, MF’nin elinden çıktığı belli olan kanun teklifini hızla Meclis’ten geçirdi. Önce Kuğulu Park’ta sonra TBMM önünde sabahlayan Baro Başkanlarını dinlemedi bile. Değişiklikler, 15 Temmuz’da yayınladı. Barolar artık yenilmişti. Adil yargılanmadığı için açlık grevine başlayan Av. Ebru Timtik’in bu süreçte hayatını kaybetmesi de  Baroların yenilgisinin sembolüydü belki… 

Kanun değişikliklerini CHP, Anayasa Mahkemesine taşıdı. 1 Ekim 2019 tarihinde  AYM, bu değişikliklerle ilgili iptal talebini oy çokluğu ile reddetti. Ertesi gün ise İçişleri Bakanlığı, covid salgınını bahane ederek bir genelge yayınladı ve ardından Valilikler Baroların Genel Kurullarını tam üç kez erteledi. Ertelenen genel kurullar nedeniyle TBB seçimi de 2021 Mayıs ayında olacakken, 4/5 Aralık gününe kalmış oldu. Bu arada İstanbul ve Ankara’da nasıl üye oldukları belli olmayan 2000 avukat bulunarak İkinci Barolar kuruldu. 

İşte kısaca anlattığımız süreç böyle gelişti. Özellikle MF’nin son 3 yıllık performansı, hemen hemen her avukatı, özellikle hukuku az çok özümsemiş ve meslek kurallarını benimsemiş avukatları çileden çıkardı. 

Bu hafta sonu TBB seçimleri, o nedenle sadece TBB seçimleri değil, bir tarzın da oylaması olacak. Yukarıda saydığımız olgular göz önünde olmasına  rağmen, MF’ye halâ oy verecek delegeler olduğunu da biliyoruz. 

İşte hukuk böyle ölüyor. 

Birilerinin haksızlıkları  alkışlamasıyla…

Av. Tuncay Koç

Yanıt Yazınız

Your email address will not be published.