Av. Serkan Atak Yazdı; Cinsiyet Ayrımcılığı Üzerine: Eşitlik Savaşçısı

Yerel Seçimlerin ardından Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul seçimlerini iptal edip etmeyeceği halen belirsizliğini korurken, başta YSK üyeleri olmak üzere (karar sürecinde yardımcı olacağını düşündüğümüzden)  tüm hukukçuların mutlaka dikkat ile izlemesi gereken Eşitlik Savaşçısı sessiz bir şekilde vizyona girip çıktıktan sonra malum ortamlara düştü. Bir hukukçu olarak elbette filmi bu yolla izlemediğimi belirtmem gerek. Sizinde bu işsiz güçsüz ortamda paraya kıyıp DVD ya da para ile alınan bir hizmet ile izleyeceğinizden de eminim. Ancak bu sefere mahsus, madem YSK üyeleri başta olmak üzere herkese filmi önereceğiz, filmi gündeme getirmeyi kendimize vazife edinebileceğimizi düşündük.

“Sayın hakimler sizden ülkeyi değiştirmenizi istemiyoruz, sizden ülkenin değişme hakkını korumanızı istiyoruz.”

Yukarıda yer alan film repliği her ne kadar ülke gündemiyle bire bir örtüşse de, Eşitlik Savaşçısı cinsiyet ayrımcılığına dair bir film. Eminiz ki; hepiniz üniversitenin ilk günü nasıl bir heyecanla fakültenize gittiğinizi hatırlıyorsunuzdur. Bu günü başa sarın ve aynı günü sadece erkeklerin olduğu bir gün olarak hayal edin. İşte film, Harvard Hukuk Fakültesi’ndeki akademik yıl açılışına giden yüzlerce erkeğin arasındaki bir kadının hikayesini anlatıyor. 1956 yılında (Kadınların hukuk fakültesine kabulünden 6 yıl sonra) geçen bu filmde; kadın hukukçular sınıfta söz almaktan, iş bulmaya kadar ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

Ruth Bader Ginsburg’ün gerçek yaşam öyküsünden sinemaya aktarılan Eşitlik Savaşçısı,  1950’lerin karanlığından 1970’lerin özgürlük ortamı ile yavaşça aydınlanmaya başlayan günlere kadar olan ilk bölümü ile, özgürlükler ülkesi Amerika’da kadın hukukçu olmanın zorluklarını perdeye aktarıyor. Bunu yaparken kadınlara yönelik ayrımcılığın yasa yoluyla nasıl meşrulaştırıldığını gözler önüne seriyor.

Vergi cezası nedeniyle ayrımcılığa uğrayan bir erkeğin Yüksek Mahkemeye taşınan davası, yasada yer alan cinsiyet ayrımcılığına ilişkin yüzlerce maddenin ortadan kaldırılması için bir umut oluyor. Avukatlığını Ruth Bader Ginsburg’un yaptığı bu davaya hazırlık ve mahkeme sahnelerinden oluşan ikinci bölüm, filmin hukuk filmleri arasında özel bir yere oturmasını sağlıyor.

Bunda kuşkusuz en büyük pay yönetmen Mimi Leder’in başarılı yönetmenliğinin oluyor. Kendisi de, Hollywood’un erkek egemen düzeninde bir kadın olarak varolabilmek için çok çabalayan bir yönetmen olan Mimi Leder, Derin Darbe ile başlayan kariyerinin son yıllarına denk gelen suskun döneminin sonunu bu şekilde getirmiş oluyor.

Başarılı oyunculukları ve düşmeyen temposu ile sıkıcı hukuk filmlerinin ötesine geçmeyi başaran, biyografi filmlerini sevenlere de hitap eden güzel bir film Eşitlik Savaşçısı.

Sadece cinsiyet ayrımcılığını değil, bu ayrımcılığın kanun yoluyla nasıl meşrulaştığını anlatan film, aynı zamanda kanunların ve yargıçların değişen iklim karşısında olumlu anlamda nasıl farklılaşacağını, bunun kendi kendine değil, ancak örgütlü ve bilinçli bir mücadele sonucunda gerçekleşebileceğine vurgu yapıyor. Burada elbette bahsettiğimiz, kanunların artık yetmemesi halinde nasıl genişletilebileceği ve yeni emsal kararlar oluşturularak yeni ve daha özgürlükçü/adil bir hukukun nasıl yaratılacağı konusu. Ülkemizde yargı bağımsızlığının ve yargının tarafsızlığının tartışıldığı bu günlerde kafa açıcı ve aydınlatıcı bir film.

Yanıt Yazınız

Your email address will not be published.