Av. Nurcan Akça Yazdı; Kapitalizme Mecbur Değiliz!

Biz, alıştığımız “ Devlet Yönetimi” uygulamalarının  rehavetini derinden sarsan Genelgelerle, hatta sadece Basın Açıklamalarıyla toplumsal hizalama denemeleri ile sersemlemişken, Kapitalizmin “Merkez Üssü”nden : “Covid aşıları için patent zorunluluğu kalkmalıdır” açıklaması geldi.

Bu açıklamanın yarattığı ruh haliyle çok geçmeden,

“İşte insani yaklaşım! “

“Bilimin evrenselliğinin zaferi “

“Mr. Biden’in  sola yatkın politikalarının göstergesi…”

“ Biden – Trump farkı…” değerlendirmeleri yayılıverdi ortalığa.

Hatta, kapitalist ekonomilerle yönetilen ülkelerin ( Örnek :Almanya-Fransa)  kendi aralarındaki  zahiri itiş kakışlarında taraf bile olundu.

Daha öncesinde de

“ Almanya” pandemi sürecinde yurttaşlarına aylık binlerce avro destek verdi”

“Kanada Başbakanı :  siz sağlığınızı koruyun, para bizim işimiz” söylemlerini pek beğenip; bu uygulamaların, ülkemizdeki uygulamaların alternatifi olarak sunulmasına tanıklık etmiştik.

Oysa bu girişimin, ne insani yaklaşım, ne bilimin evrenselliğinin zaferi, ne yaygın kitlesel sağlık politikası uygulamalarına dikey geçiş, ne iyi kapitalist ülke kötü kapitalist ülkelerin varlığı ile hiçbir ilişiği yok.

Kapitalist sistem, Covid koşullarında varlığını sürdürebilmek için gerekli üretim süreçlerinin aksamadan devamını sağlamanın yolunu bulmaya çalışıyor.

Kapitalizm  endişesi, insanların binler, onbinler, yüzbinler olarak toplu yok oluşu değil, onların güçten- dermandan düşmüş ,verimsiz üretim elemanı  haline dönüşüp, tüketim ekonomisinin ana unsuru olarak alandan çekilmekte olmalarıdır.

Çözümlenmesi gereken, devlet mekanizması “zor” u ile toplanmış işsizlik ödenekleri- sosyal güvenlik payları – vergi vb. nin, sermaye birikimi olarak, topluca ya da peyder pey sermayedarlara (burjuvaziye) aktarımının önündeki pandemi kaynaklı engellerin nasıl ortadan kaldırılacağıdır.

Açıklamanın hedefi hiçbir zaman sağlık hizmetlerinin, yaygın, eşit, bilime ve insanlığın gelişimine denk gelen uygulamalarının yaygınlaştırılması değildir.

İster gaddarlık ve hoyratlıkla beslenip, despotizmle desteklenen, kendi ülkesinin mevcut anayasasına,  tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere açık aykırılıklar taşıyan genelgeler çıkararak yapılsın; ister “yaratıcı aldatma” birikiminin dışa vurumu, “ eşitlik ve hakkaniyet “ süslemesi ile yapılsın, kapitalist ekonomiler, dün olduğu gibi bugün de aynı hedefe kitlenmiş olarak yollarına devam ediyor.

Kapitalist ülkelerin endişe ve kaygıları aynı. Fark, sistemi devam ettirmedeki kararlılıklarını, daha kurnaz biçimlerde sunabilmelerindeki beceri ve birikimleri. Ve elbette her ülkenin emek dünyasının hak ve konumlarını kavrama ve korumadaki kararlılıklarının farklı aşamalarda oluşundadır.

Kısacası gelişmiş kapitalist ülkelerin uygulamaları ile, yaşadığımız ülkenin uygulamaları arasında bir seçim yapmak zorunda değiliz, yeni bir dünya, yeni bir düzen mümkündür.

Yanıt Yazınız

Your email address will not be published.