Av. Eren Gönen Yazdı; Adalet Kuşun Kanadında
Faşizm, finans-kapitalin en gerici, en şoven ve
en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür.”
Georgi Dimitrov

7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra ülkedeki siyasi atmosfer değişmişti. Seçim dönemi gerginliği, Akp’nin seçim başarısızlığından sonra bir savaşa dönüştü. Ülkenin bir çok yerinde bombalar patlıyor, haftalarca süren sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor, hiçbir kimsenin ne can ne de hukuki güvenliği sağlanamıyordu. Bu süreç içerisinde 10.10.2015 cumartesi günü ülkenin çeşitli yerlerinde patlayan bombalar, bu kez Ankara Tren Garı’nda patlamıştı. Emek, Barış ve Demokrasi isteyen 103 yurttaş, canları ile dile getirdiler taleplerini. Ankara’da yaşayıp da mitinge gitmek için benim gibi hazırlanan bir çok kişi de mitingin ilan edilen saatinden bir süre daha sonra başlayacağını düşünerek belki bir katliamın kurbanı olmaktan böylelikle kurtulmuştu. Ancak günün sonunda kurtulamayan, dinci-gerici terörist yapıların doğrudan hedefi olan 103 canımız vardı. 103 canımız ülkenin çeşitli yerlerinden gelmişti ve emek, barış, demokrasi taleplerini haykırmaktan başka bir dilekleri de yoktu. Katliamı gerçekleştirenlere, katliamı gerçekleştirenlere fiilen ya da ihmalen imkan verenlere ve katliamdan siyasi çıkar uman Akp zihniyetine ilk andan itibaren öfke çok büyüktü. Patlamaların hemen ardından ambulanslar alana gelmesine rağmen sağlıkçıların tıbbi müdahalesine imkan vermeyip yaralıların ve maktullerin üzerine biber gazı ile saldıran kolluk kuvveti de elbette ki hafızamızda yer eden öfkeden nasibini aldı.

Yaşanılanlar sonrasında da soruşturmanın her aşaması sorunluydu. Mülkiye müfettişinin kamu görevlilerinin ihmali var dediği mülkiye raporu dahi ciddiye alınıp herhangi bir kamu görevlisi hakkında iddianame düzenlenmedi. Yine sorumlu olmalarına rağmen kamu görevlileri kollanmış oldu. Nihayetinde Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde eyleme karıştıkları ve örgüt üyesi oldukları sanıklardan yakalanabilenler ve yaşayanlar bir takım cezalara çarptırıldılar. İstinaf aşaması devam etmekte. Ancak sadece sağdan soldan almış oldukları bir kaç piyondan ibaret bu yargılamaların adaleti ne kadar tesis ettiği konusu hep tartışmalı kaldı. Maktullerin yakınları ve katliamda yaralananlar, bütün sorumluların yakalanmasının ve terör faaliyeti yürüten dinci-gerici faaliyet yürüten bütün kuruluşların kapatılmasını istemesine rağmen ne bütün sorumlular yargılandı ne de hala aktif olan IŞİD bağlantılı bir kısım kuruluşlar kapatıldı.

Bununla beraber Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı. İlk yargılamadan hüküm giyen bir kısım sanıklar hakkında da “İnsanlığa Karşı Suç” işledikleri isnadıyla dava açıldı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bu yargılama, cumhuriyet tarihinde insanlığa karşı suç işlendiği iddiasıyla yapılan ilk yargılama olma özelliğini taşıyor. Başka yerlerde yapılan yargılamalarda sanık olarak yargılanan ya da mahkumiyet almış kişiler, bu dosyada tanık olarak dinlenmekte, örgütün 10 Ekim katliamını nasıl gerçekleştirdiği ile hangi ilişki ve ekipmanlara sahip olduğu bu tanık beyanları ile ortaya çıkmaktadır. Suriye’de IŞİD nüfuzu altında yaşanılan günlere ve yerlere ilişkin bir çok tanıklık da böylelikle dinlenmiş oldu. Cumhuriyet tarihinde ilk defa insanlığa karşı suçtan yapılan bir yargılamada, devlet mekanizmaları böyle bir katliamda kamu görevlilerinin ihmal düzeyinde dahi sorumlulukları olduğunu düşünmüyor olacak ki işbu dosyada da herhangi bir kamu görevlisi yargılanmamaktadır. Oysa soruşturma ve kovuşturma aşamalarında toplanan deliller ile daha sonra avukatlar tarafından dosyaya kazandırılan delillerle de anlaşılmaktadır ki kamu görevlilerinin en basit şekilde ihmali bulunmaktadır. Maalesef devlet mekanizması bu kişileri adalet karşısına çıkarmaya niyet etmemektedir.

Geçtiğimiz ay 10 Ekim katliamının 6. Yılı sebebiyle bir anma programı düzenlendi. Bu anlamda adalet inadı 6. yılında da devam ediyor. Resim sergileri, panel, saygı duruşu, basın açıklamaları gibi bir takım etkinlikleri içeren anma törenlerinde süren yargılamaları takip eden avukatlar ve gazeteciler de yer aldı. Ortak kanaat yeni mahkeme heyetinin insanlığa karşı suçtan ceza verebilmesi kitlesel baskıya bağlı ve kamuoyunun oluşmasına bağlı. Yeni heyetin de tarzının bu dosyayı kapatmak olduğu, jandarma ya da uzman çavuş bile olsa isminin dosyaya dahil edilmediği bir noktada bulunmaktayız.

Aynı anma etkinliğinde kaybettiğimiz canlara ithafen bir çok sanatçının resimleri sergilendi. 103 can 103 kuş ile temsil edildi. Barış taleplerini canlarıyla dile getiren mücadele arkadaşlarımız için çok kıymetli bir metafordu. Barışa, özgürlüğe uçan kuşlar, kanatlarında milyonlarca insanın adalet taleplerini taşıyarak yükseliyordu. Adalet talepleri bizim taleplerimiz hala sıcak hala canlı. Bütün sorumluların en etkin biçimde soruşturulması ve en ufak kusuru dahi olanların hak ettiği cezayı alması için yıllardır emek veriliyor, yıllardır ses çıkarılıyor. Barışa varmak için canını feda eden kuşların, kanatlarındaki adalet yükünü almak çaba sarf ediliyor. Üstelik bazı kişileri yargılamak istemeyen bir takım yetkililere rağmen bu mücadele veriliyor.

Adalet talebimizi süren yargılamalarda dile getirmeye devam edeceğiz. İnsanlığa karşı suçtan yapılan yargılamada 24 Kasım 2021 tarihinde yeni bir celsesi görülecek davanın. 10 Ekim Ankara Katliamı davasında gelmeyen- ajan olduğu iddia edilen tanık Kuteybe Hammet’in katliama ilişkin bilgi sahibi olması sebebiyle dinlenmesi ve ayrıca IŞİD medya propagandasından sorumlu Ömer Yetek’in dinlenilmesi bekleniyor, Adaletten, barıştan, emekten yana tavır almaya her zaman inat edeceğiz. Meslektaşlarımızı ve kamuoyunu mücadeleyi ve dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.