Kayıp kızlarını Müge Anlı’nın sunduğu canlı yayınlanan televizyon programında aramaya gelen Palu ailesi, uzunca bir süredir kamuoyunun gündemindeydi. Üzerine öyle çok konuşuldu ki bu aileye ilgisiz kalmak adeta imkansızdı. Hatta günlerce sosyal medyada Palu ailesi üzerinden yapılan sosyolojik ve antropolojik tartışmalar yaşandı; ancak olayın hukuki boyutu üzerine ne yazık ki yeterince konuşulmadı.
Her ne kadar kamuoyunu günlerce meşgul eden Palu ailesi meselesi unutulmaya yüz tutsa da, bu kez aynı televizyon programında ‘’Köpek haczedilebilir mi?‘’ üzerine tartışan avukatları görünce yargının işleyişi ve ülkenin içinde bulunduğu toplumsal koşullar üzerine yazmak istedim. Öyle ki; ülkede hukuk ve adalet mahkeme salonlarında değil, televizyon stüdyolarında aranır hale gelmiş durumda. Daha can sıkıcı olan taraf ise, bu durumun adeta yargı organları ve kolluk kuvvetleri eliyle bizzat desteklenmiş olması.
Palu ailesi meselesinde öncelikle bir adli soruşturmanın gizlilik esasına göre değil, Müge Anlı tarafından canlı yayında Ceza Usul Hukuk ilkeleri yok sayılarak yürütüldüğüne tanıklık ettik. Söz konusu canlı yayınlarda Palu ailesi bireyleri tarafından işlendiği iddia edilen hemen hepsi adli soruşturma konusu olmuş onlarca suç Müge Anlı’nın titizlikle yaptığı soruşturma neticesinde ortaya çıkmış oldu. Ve nihayetinde belki de ilk kez canlı yayında stüdyoda alkışlar eşliğinde yapılan gözaltı işlemi ile de toplumsal vicdanımız rahatlatıldı. Hemen ardından gelen yayın yasağı ile de sevgili Müge Anlı’nın medya performansı tamamlanmış oldu.
Gerçekten takdire şayan ve alkışlanması gereken bir performanstı Müge Anlı’nınki. Neden mi, kadın cinayeti ve çocuk istismarı vakalarına ilişkin davalarda yalnızca yazılı olarak müdahale talep etmekle yetinen, duruşmaları takip dahi etmeyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ‘’dehşet verici bir vakaydı, Müge Anlı’yla konuşacağız” beyanında bulundu. Tabi ki politik aktörlerin meseleye dahil oluşu bununla sınırla kalmadı. Müge Anlı, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da Palu Ailesi gerçeğini ortaya çıkarması nedeniyle özel olarak bizzat tebrik edildi.
Palu Ailesi vakasının kendisi kadar, ekranlara yansıyan ceza soruşturması süreci de vahim ve düşündürücü. Tüm bu sürece dönüp baktığımızda, Palu ailesi bireyleri tarafından işlendiği iddia edilen tüm suçların yıllarca sürüncemede kalmış olduğu, aile hakkında yapılan onlarca suç duyurusunun takipsiz bırakıldığı, evden kaçan istismar mağduru çocukların Sosyal Hizmetler tarafından aileye teslim edilmiş olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.
Kısacası yargı ve güvenlik güçleri tarafından yıllarca takipsiz bırakılan tüm bu suça konu eylemlerin Müge Anlı‘nın canlı yayındaki ısrarlı çağrıları sayesinde yeniden soruşturmaya konu edilmesini kabul edilemez bulsak da yadsıyamıyoruz. Peki, bu soruşturma dosyalarını takipsiz bırakan savcılar, ihbarları ciddiye almayan güvenlik güçleri, cinsel istismar mağduru çocukları aileye teslim eden sosyal hizmetler kurumu yöneticileri? Tüm bu kamu görevlilerinin ihmalinin hesabı sorulacak mı? Haklarında işlem yapıldı mı ya da yapılacak mı şimdilik kocaman bir bilinmez.
Asıl varılan sonuç şu ki; Palu ailesi vakası bir suçlar yığını meselesi ve yargı bununla zamanında ilgilenmemiş durumda. Ne zaman Palu ailesi canlı yayınlarla ülkenin gündemine oturuyor devlet o zaman mesuliyetinin farkına varıyor. Yani Palu ailesi bir yandan devletsizliğin en büyük göstergesi iken bir yandan da mevcut devletin aynası.
Yanıt Yazınız