Avukatlık mesleği ya da işçi avukatlık ile ilgili karşımıza çıkan hemen hemen tüm yazılarda mesleğin tarihçesinden bahsetme gerekliliği duyulur. Bu büyük klişeye tekrar düşmek doğru olmasa da bir durumun tespiti için avukat kelimesinin kelime kökeninden bahsetmek doğru olacaktır.
Avukat kelimesinin eski Yunanca ”üstün, ayrıcalıklı, güzel konuşan” anlamına gelen ”advocatus” kelimesinden dilimize geldiği söylenmektedir. Bununla paralel olarak bu gün yürürlükte olan Avukatlık Kanunu da sanki avukatlık mesleği özel bir loca tarafından yapılmaktaymış, avukatlık mesleğini icra edenlerin maddi olarak zor duruma düşmesi asla mümkün değilmiş gibi düzenlenmiştir.
Buna örnek olarak; avukatlığa kabulde engel hallerden birinin ”Hakkında aciz vesikası verilmiş olup da bunu kaldırmamış bulunmak” olması ya da avukatlık stajı başvurusu yapacak bir kimsenin aynı baroya kayıtlı başka bir avukat tarafından takdimi zorunluluğu bulunması verilebilir. Ancak somut durum ne avukatlık kanununda düzenlendiği gibidir ne de bu gün avukatlık ”advocatus” kelimesinin karşılığıdır. Somut durumda avukatlık büyük oranda işçileşmiş bir meslek grubudur.
Ne yazık ki avukatlar da ayrıcalıklı bir meslek grubuna dahil olduklarına kendilerini öyle bir inandırmıştır ki avukatlık mesleği dönüşüm geçirirken bu dönüşüme dur demek için hiç bir tutum sergilememiş, avukatlığın işçileştiğini görmedikleri gibi inanmak da istememişlerdir.
Avukatlık Mesleğinin Dönüşümü Kapitalizmin Doğal Bir Sonucudur
Mesleğin yaşadığı dönüşümü geriye çevirmenin bir imkanı bulunmamaktadır. Avukatlık, hekimlik vb. meslek grupları gibi profesyonelleşme gerektiren meslek dalları, içinde bulunduğumuz kapitalist sömürü düzeninin doğal bir sonucu olarak işçileşmektedirler. Bu noktada belirtmek gerekir ki sınıfsal çelişkilere dayanan diğer tüm toplumsal sorunlar gibi işçi avukatların sorunları da kapitalist düzenin yıkılarak sosyalist bir düzen kurulması ile kati bir çözüme kavuşabilir. Ancak bugün için ortaya konulabilecek, işçi ve stajyer avukatların yaşam koşullarını insanileştirebilecek çözüm işçi ve stajyer avukatların haklarını güvence altına alan hukuki düzenlemelerdir. Bunun da en somut yolu işçi avukatlar için uygulanması zorunlu bir avukatlık tip sözleşmesinden geçmektedir. Bugün nitelikli ve hukuki bilgiye dayanan bir emek ortaya koymalarına rağmen işçi avukatlar asgari ücretle, stajyer avukatlar ise hiç veya asgari ücretin altında maaşlara çalıştırılmaktadır. Bir de bunun üzerine avukatlık mesleğinin doğası gereği mesaisinin olamayacağı gibi iddialar ile işçi ve stajyer avukatlar gündüz, gece, tatil demeden çalıştırılmaktadırlar.
Özellikle büyük bürolarda çalışan işçi ve stajyer avukatlar, mesleğin yalnızca bir alanında görevlendirilerek adeta hukuk teknikeri gibi çalıştırılmaktadırlar. Bu şekilde bir çalışma düzeni içerisinde, işçi avukatlar asla müvekkiller ile muhatap olmamakta, yalnızca icra, dava vs. departmanlarında çalışarak avukatlık mesleğine tamamen yabancılaşmaktadırlar. Patron avukatlar ise ücretleri belirlerken, iş tevdi ederken işçi avukatlara işçi gibi davranmakta, konu mesai saatlerine geldiğinde ise geçmişte serbest bir meslek olan avukatlığın ruhundan, vakarından dem vurmaktadır.
İşçi Avukatlar Hayati Risk Altında Çalışmaktadır
Avukatlara karşı, görevlerini yerine getirirken yapılan saldırılar da ortadadır. Bugün avukatlar haciz mahalinde, icra dairesinde, adliyede, karakolda, devlet kurumlarında kimi zaman kamu görevlileri, kimi zaman vatandaşlar tarafından saldırıya uğramakta, bu saldırılar esnasında hayatını kaybedenler olmaktadır. Hacze çıkan, icra dairesinde işlem yaptırmaya çalışan, fiilen yazıhane dışındaki işleri yürütenler de işçi ve stajyer avukatlardır. İşçi ve stajyer avukatlar bir çok zaman hayati tehlike altında çalışmakta; ancak aldıkları risklere eşdeğer özlük haklarına sahip olamamaktadır. İçinde bulunduğumuz salgın döneminde durum daha da vahimdir. Patron avukatlar yazıhanelerine dahi uğramadan hayatlarına devam edebilirken, işçi ve stajyer avukatlar sürekli devlet kurumlarında, adliyelerde, karakollarda gün içerisinde binlerce insanla temas ederek çalışıp sağlıklarını riske atmak zorunda kalmaktadır. Buna karşın salgın döneminde sırf salgın hastalığa yakalanıp çalışamadığı için işinden olanlar, maaşlarından kesinti yapılanlar yine işçi avukatlardır.
Mevcut Baro Yönetimleri İşçi Ve Stajyer Avukatların Haklarını Koruyamaz
Bu hususta baroların bir mücadelesinin olmamasının önemli bir sebebi de baroların patron avukatlar tarafından yönetilmesidir. Patron avukatlar, ekonomik ve sosyal olarak işçi avukatlara göre daha fazla sermaye ve zamana sahip olduğundan, işçi avukatlar üç kuruşa tüm günlerini alacak şekilde çalışmak zorunda kaldığından, barolar patron avukatlar tarafından yönetilmektedir. Bu nedenledir ki meslek örgütlerimizin yönetimleri de uzunca bir süre avukatın işçisinin olmayacağını savunarak işçi avukat tabiri yerine bağlı çalışan avukat tabirini kullanılmayı yeğlemiş, avukatın işçisinin patronunun olamayacağını hepimizin meslektaş olduğunu iddia etmişlerdir. Bunun sebebi apaçık ortadadır. İşçi avukatlık kavramının kabul edilmesi ve haklarını koruyan bir hukuki statüye kavuşması patron avukatların karlılıklarını düşürecektir.
Baroları yöneten ya da yönetime aday olan grupların neredeyse tamamı da bırakın işçi ve stajyer avukatların haklarını savunmayı, buna yönelik bir politika geliştirmeyi, sayıları gittikçe artan işçi avukatları yalnızca oy potansiyeli olarak görmekte ve işçi avukat tabirini bu gün dahi kullanmaya çekinerek bağlı çalışan avukat, genç avukat gibi tabirler kullanmaktadırlar.
Bugün İstanbul Barosu’nu yönetenler salon toplantılarında Molierac’ın ”Avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı.” sözünü sıkça kullanıp hamaset yapmakta; ancak ücretli ve ücretsiz köleler kullanmaktadırlar. Avukatların ücretli birer köleye dönüşmesine karşı göstermelik dahi olsa mücadele vermemektedirler.
Çağdaş Avukatlar Grubu İşçi Avukatların Mücadelesini Büyütme Potansiyelini Taşımaktadır
İstanbul Barosu yönetimine aday gruplardan Çağdaş Avukatlar Grubu bu noktada diğerlerinden ayrılmakta ve işçi avukatlar için tip sözleşme zorunluluğu getirilmesi yönünde kampanya yapmakta, yönetime geldiğinde bu mücadelenin takipçisi olacağının sözünü vermektedir.
Bugün 5 yılın altında kıdemi olan avukatlar baro yönetim kuruluna aday dahi olamamaktadır. Çağdaş Avukatlar Grubu bu noktada da bir çözüm üreterek baro yönetim kurulu adaylarının yanında gençlik temsilcileri belirlemiştir. İşçi avukatların çok ciddi bir kısmı 5 yılın altında kıdemi olan avukatlardan oluşmaktadır. Bu noktada işçi ve stajyer avukatların hukuki statülerinin ve mesleki geleceklerinin güvence altına alınacağı bir düzenlemenin; ancak konunun öznelerinin mücadelesi ile kazanılabileceği bir gerçektir.
İşçi Avukatların Mücadelesini Nasıl Büyütebiliriz?
İşçi avukatların hak mücadelesini ileri taşımanın yolu ”İşçi ve stajyer avukatların baro yönetim kurullarında yeteri kadar ve etkin düzeyde temsil edilmesi.’, ”Zorunlu avukatlık tip ücret sözleşmesi düzenlemesinin yasalaşması”, ”Stajın ücretli hale gelmesi.”, ”İşçi avukatların kendi işlerini almakta serbest olmaları” gibi talepler etrafında örgütlenmektir.
Bugün yönetimde bulunan İstanbul Barosu yönetiminin sınıfsal kimliği itibari ile işçi ve stajyer avukatların taleplerinin yerine gelebilmesi için mücadele etme ihtimali yoktur. Bu nedenle bizlere de var olan baro yönetimini değiştirmek, işçi ve stajyer avukatların sesini daha fazla yükseltmek, mücadelelerini büyütmek düşüyor.