Medeni Kanunla ve Çorum’da bir hâkimin, şiddet nedeniyle boşanmak isteyen üç çocuklu kadının talebini, “Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” gerekçesiyle reddetmesinden bu yana verilen mücadelelerle elde ettiğimiz haklarımız, özellikle de 6284 sayılı kadına yönelik şiddetle mücadele yasası son zamanlarda bir kısım yandaş gazetecinin ve bazı çevrelerin hedefinde.
Evlilik birliği içerisinde olsun ya da olmasın kadınların maruz kaldıkları şiddeti veya şiddet tehdidini önlemek, defetmek ve koruma kararı alabilmelerini sağlayan 6284 sayılı Ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi yasasının hazırlanış sürecine ön ayak olan ve 2014 yılından bu yana yürürlükte bulunan İstanbul Sözleşmesine (Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, ) AKP’nin resmi olarak dillendiremese de yürürlüğe girdiği tarihten bu yana imzayı geri çekmek istediği bilinmekte.
AKP’nin İstanbul Sözleşmesinden imzayı geri çekme hayalleri bir yana İstanbul Sözleşmesine göre hazırlanan 6284 sayılı şiddetten koruma yasası da nafaka hakkı, velayet hakkı gibi yandaş basının ve mağdur babalar vb. platformlarla örgütlenen erkeklerin saldırısı altında. Neden mi? Çünkü; eksikliklerine ve uygulanmamasına rağmen, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bugüne kadar hazırlamış en önemli sözleşme olan İstanbul Sözleşmesine göre yapılmaya çalışılmış bir yasa 6284 sayılı yasa. İstanbul Sözleşmesi ki kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğunu vurgular, kadına yönelik şiddetle mücadelede devletlere pozitif yükümlülükler yükler ve bu bağlamda devletlere 4 temel görev verir; şiddeti önleme, koruma, kovuşturma (ceza verme) ve telafi etme.
Bir yasa düşününki bir kadının şiddet gördüğü adamdan şikayetçi olup koruma kararı alabilmesi için tek bir kuruş dahi harcamasına gerek yok; tüm başvurular tamamen ücretsiz.
Şehrin birkaç noktasına kondurulmuş koca koca adalet saraylarına ulaşmak için 2-3 otobüs değiştirmesine de gerek yok; evinin yakınındaki karakola gitmesi yeter.
Karakola gidemedi ama kendini mülki amirliğe/valiliğe/kaymakamlığa attı oradan da koruma kararı talep edebilir.
Şiddet gördüğü adamı evden uzaklaştırmak için hafta içini, mesai saatlerini beklemesine de gerek yok; en yakındaki karakol 24 saat işlem yapmakla görevli.
Hem koruma kararı alıp, bir sığınağa yerleştirilmesi için illa fiziksel şiddet görmesi ya da rapor sunması da gerekmiyor, şiddet görme tehdidi almışsa da şiddeti önleme amacıyla koruma kararı alabiliyor.
Yukarıda özetlediklerim kulağa çok hoş gelse de maalesef en büyük sorunu uygulanmayışı olan 6284 sayılı yasa murat edildiği gibi uygulansa da kadına şiddeti sonlandırmak için tek başına yeterli değil. İstanbul Sözleşmesi’nde iktidarın bir türlü görmek istemediği ve hatta sürekli ihlal ettiği temel bir görev var; Şiddeti Önleme. Önleme sadece somut şiddet tehdidin def edilmesi ya da önlenmesi değil, şiddet ve tehdidini doğuran sebeplerin ortadan kaldırılmasıdır. Bunların da başında kadın erkek eşitliğinin tesis edilmesi, eğitim ve istihdam alanlarında derinleşmiş ve kökleşmiş ayrımcılıkların kökünün kazınması için çalışmalar yapılmasıdır.
6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi devletlere şiddeti önleme ve kadınları şiddete karşı koruma görevi verse de AKP’nin kadınlar söz konusu olduğunda görev olarak kendine biçtiği yegane şeyin “aile” olduğu bizzat Cumhurbaşkanın her konuşmasıyla hatırlatılmakta. Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığından kadını çıkartıp yerine sadece aileyi ve sosyal politikaları koyduklarından bu yana kadınların hayatı pahasına kurmaya çalıştıkları muhafazakar aile yapısını henüz oturtamadıkları için bu ve benzeri yasaları kaldırmaya çalışıyorlar. İlk olarak bir bütün halinde geçtiğimiz yıllarda Boşanmaları Önleme Komisyonu Rapor Taslağı ile kamuoyuna duyurdukları düzenlemeler çok tepki alınca haklarımızı parça parça gasp etmeye başladılar. Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi verilmesi ile başlayan saldırılar aile arabuluculuğu, 6284 sayılı yasanın kaldırılması ya da değiştirilmesi ve nafaka hakkının sınırlandırılması ile devam edecek gibi görünmekte.
Henüz resmi ağızlardan 6284 sayılı yasaya karşı bir açıklama yapılmamışsa da bazı çevrelerce öne çıkarılan başlıkların boşanma komisyonu raporunda yer alan başlıklarla benzer olduğu ortada. Türk aile yapısının bozulması, velayet, süresiz nafaka, şiddet tehdidi ile koruma kararı verilmesi gibi konular öne çıkan bahaneler. Kadınları zorla evlendirmeyi, evlilik süresince dilediği gibi şiddet uygulamayı, çalışmasına izin vermemeyi, çalışsa da parasına el koymayı, boşanmak istediğinde çocuklarını da ellerinden alıp beş parasız kapının önüne koymayı Türk aile yapısı olarak kodlayan gerici güruha en güzel cevabı tüm bu işkencelere katlanmayıp bunca engele rağmen gerekirse ölümü dahi göze alıp boşanan, çocuklarının velayetini alan, nafaka talep eden haklarına sıkı sıkı sarılan kadınlar vermekte.
6284 sayılı yasa ile düzenlenen hakların kullanılmasının erkekleri kadın cinayeti işlemeye ittiğini söyleyerek yasal haklarını kullanan kadınları ölümle tehdit eden yandaş basın ve sivil toplum yansıması olan erkek platformları beyhude bir çaba içerisinde. Bugün savaş açtıkları 6284 sayılı yasa dahil kadın haklarını düzenleyen pek çok yasayı mecliste kalkıp inen ellere değil yıllardır vermiş olduğumuz mücadeleye borçluyuz ve bu mücadele ile elde ettiğimiz haklarımızın ne denli kıymetli ne denli yaşamsal olduğunu kadınlar çok iyi bilmekte.
Hiç kimsenin hele hele de iktidar ve çevresinin hiç şüphesi olmasın ki birçok farklı alanda çalışma yapan yüzlerce kadın örgütünün ve tekil tekil kadınların söz konusu yasal haklarımıza saldırı olduğunda bir araya gelip birlikte mücadele azmimizle bizi şiddetten koruyan yasalarımızı da koruyacağız.
Yelda Koçak – Avukat
Yanıt Yazınız