Sinema tarihinde hukuk filmleri başlığı altında pek çok başarılı örneği bir çırpıda sıralayabiliriz. Çoğunlukla 12 Kızgın Adam filmiyle başlayan bu listeler, mahkeme salonlarında geçen sahneleriyle akıllara kazınmıştır. Bu tür klasikleşen filmleri bekleye duralım; hak arama mücadelesini anlatan, bunu yaparken bir uğrağı karakol ya da mahkemeler olan filmleri sık sık beyazperdede izleme şansına sahip olabiliyoruz. Özellikle 2018 yılı bu açıdan bakıldığında, türün takipçileri açısından çok verimli bir yıl oldu diyebiliriz. 2018’de vizyona giren ve aşağıda listesini yaptığımız filmleri dikkatinize sunuyoruz.
Hakaret / L’Insulte
Orta Doğu halklarının yıllardır süren savaşlar sonucunda yaşadığı travmaları anlatan film, toplumsal hafıza ve tahammülsüzlük üzerine önemli sözler söylüyor. Seyirciyi ilk andan itibaren etkisi altına almayı başaran Hakaret, özellikle mahkemede geçen sahneleriyle, gerilimin dozunu etkileyici bir şekilde ayarlıyor. Bu açıdan Amerikan mahkeme filmlerine fazla öykündüğü şeklinde eleştirilerden kurtulamasa da, özellikle baba-kız avukat karakterlerinin çatışması üzerinden meslek etiğini sorgulatmayı başarıyor.
Velayet / Custody
Bir velayet davası ile çarpıcı bir şekilde açılan film, erkeğin giderek artan şiddetine karşı koymaya çalışan bir kadının hikayesine dönüşüyor. Film, kadına karşı şiddet üzerine son yılların en önemli filmlerinden biri olmayı başardı. Özellikle ülkemizdeki kadına yönelik şiddetin boyutları göz önüne alındığında herkes tarafından izlenmesi gereken bir film.
Paramparça / in the Fade
Fatih Akın’ın son filmi Paramparça, ırkçılık üzerine evrensel bir tartışmayı konu alıyor. Film, kocasını Nazi sempatizanlarının bombalı saldırısında kaybeden bir kadının adalet ve intikam yolculuğuna odaklanıyor. Özellikle, mahkemede sanıklarla yüzleşen Diane Kruger’ın performansı ile akıllara kazanan film, bu yılın önemli filmlerinden biri olmayı başardı.
Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri
Kızının cinayetini aydınlatmak isteyen bir annenin, olayın soruşturma aşamasındaki mücadelesini anlatan film; yönetmen Martin McDonagh’ın ustalıklı işçiliğiyle seyircileri koltuklarına yapıştırmayı başarıyor. Alışıldık Hollywood dramalarından farklı bir yol izleyen film, Oskar yarışında da Frances McDormand En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandırdı.
Zama
Dünya prömiyerini 74. Venedik Film Festivali’nde yaptıktan sonra sırasıyla Toronto ve New York’ta gösterilen, usta yönetmen Lucrecia Martel’in yönetmenliğini yaptığı film, Güney Amerika’da görev yapan ve İspanyol Kraliyeti’nin buradaki elçisi olan Zama’nın çaresizliği üzerinden sömürgeciliğin duygusal tarihine bir yolculuk yapmamızı sağlıyor. Film aynı zamanda Zama’nın çok uzak topraklardan gelen kanunları ve bunların yaptırımlarını, bir hakim olarak nasıl uyguladığını anlatıyor.
Yanıt Yazınız